4 Aralık 2013 Çarşamba

BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI

BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI 1-2 JOHN PERKİNS

4 Aralık 2013-İstanbul


Birincisini daha önce okumuştum, kitabın ikincisini de merak ve heyecanla okudum. Genel anlamda bildiklerimiz ve tahmin ettiklerimiz anlatılıyor ama bunları birinci ağızdan yani bizzat işin içinde olan birisinden duymak daha büyük etki yaratıyor. Acaba, bu kadar da olmaz dediklerime artık inanmaya ve her şey olabilir demeye başladım.

Bu öylesine büyük bir güç ki gözünü kırpmadan karşı koyanları yok edebiliyor. Artık hiçbir şüphem yok, ülkemizdeki çözülemeyen ve karanlıkta kalan cinayetler, intiharlar, kazalar da bunlarla bağlantılı.

İkinci kitabın sonlarında artık yaptıklarını itiraf eden ve kendini bunlarla mücadeleye veren bir eski tetikçinin çabaları ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği yolunda verdiği bilgiler var. Aslında bu mücadelenin yöntemi belli, birlik olmak, mücadeleden yılmamak, korkmamak ve ben tek başıma ne yapabilirim ki? Düşüncesinden arınmak. Herkesin tek başına bile yapabileceği o kadar çok şey var ki? Bu soruyu sormak yerine bir yerden başlamak ve bunu paylaşmak en sağlıklısı.

Kitaplardan alıntılar:

* kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız.
* sonra onlara arabalarımızı satarız.
* daha sonra bankalarını satın alırız.
* o bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız.
* böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle.

Ne kadar bildik bir senaryo değil mi?

O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez. o ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.


enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton yığınları oluşur ve bizim şirketlerimiz kazanır.

O ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkânsızdır. Plan böyle işler.
Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki;

“bize büyük borcunuz var. ödeyemiyorsunuz. o zaman petrolünüzü satın, doğal gazı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin!

askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, birleşmiş milletlerde bizim için oy verin!.

elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın!”

ve bu arada;

sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemlerini ele geçiririz. Bu, ikili üçlü dörtlü bir darbeler serisidir.

Müslümanların da başka herkes gibi oldukları anlaşıldı. Elması ve altını, Rolex’i ve Mercedes’i seviyorlar. Bu Araplar nefsini kırarak yaşamak, Allah’ın emirlerini izlemek, faiz yememek, kadınlarını peçeyle gezdirmek ve bu türden bir sürü şey atıp tutarlar. Ama etrafınıza bir bakın, söylediklerini uyguladıkları falan yok.

Dünya nüfusunun %5 inden azını oluşturan, ama kaynakların %25 ini kullanan,
Ekolojik ilkeleri destekleyen ama gezegene en fazla zarar verecek olan çevre kirliliğini %30 unu yaratan toplum ABD.
Her yerdeki halklar için istikrarlı, yaşamdaki sürekliliği sağlanmış ve barışın hakim olduğu bir dünya amaçlıyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder