16 Ocak 2014 Perşembe

HOŞGÖR KÖFTECİSİ - ORHAN VELİ

HOŞGÖR KÖFTECİSİ - ORHAN VELİ
15 Ocak 2014 İstanbul


Orhan Veli'yi sadece şair olarak bilirdim, olduğu gibi, içinden geldiği gibi, "garip" şiirler yazan bir şair. Ama Orhan Veli yalnızca şair değilmiş, öykü de yazmış zamanında. Bu az sayıda kısa öykülerini Hoşgör Köftecisi adlı ince bir kitapta toplamışlar.

Kitapta Orhan Veli'ye ait altı öykü var. Hepsi de şiirleri gibi hayatın içinden. Sıradan bir günden arda kalan küçük notlardan yazılmış izlenimi veren küçük öyküler. Kitabın sonunda çevirisini yaptığı minik bir aşk hikayesi ve kendisiyle yapılmış bir söyleşi de yer almakta.

Öykülerden güzel bir alıntı:

“Bu beş lirayla pekâlâ karnımı doyurabilir, ısınabilir, giyinebilir, dünyanın parasız olan bütün nimetlerinden faydalanabilirim. Gökyüzünün parlaklığı, denizin mavisi, ağaçların yeşili, toprağın sıcaklığı, suların sesi, havada uçan kuşlar, rüzgârın getirdiği çiçek kokuları….”

Orhan Veli sanatla edebiyatı birbirinden ayırdığını söyler. Şiiri sanata sokar, öyküyü ise roman ve tiyatro ile birlikte edebiyata. Orhan Veli, “Fikir sanatta yer alamıyor. Ama edebiyat fikre dayanıyor” diye açıklar edebiyatla sanatın farkını. “Bu itibarla edebiyatın halk kitlelerine bir şeyler söylemesi lazım. Okur- yazarları halka doğru götüren bir edebiyat isterim. Yani edebiyatın çoğunluğa hitap etmesini istiyorum. Çoğunluk okuyup anlamalıdır. Anlayabilmesi için de edebiyatta kendi meselelerinden bahsedilmesi lazım. Bugünkü dünyada, çoğunluğu fakir halk teşkil ediyor. Demek ki edebiyat da onların edebiyatı olacaktır.”
Bu tanımı burada bırakmaz Orhan Veli, öykü yazarının neler yapması gerektiğini de açıklar: “Kahramanını onun içinden seçecek, hayatını o hayatın içinden alacak ve ara sıra onun meselesinden bahsedecektir. Biz de bu telakkide (anlayışta) bir edebiyat üzerinde çalışanlar var.” Orhan Veli bu konuşmayı 1947 yılında yapmış. Ve bizim sonradan toplumsal gerçekçi ve toplumcu dediğimiz öyküleri yeterli bulmuyor. Bu konuda yazmaya başlayacakların daha iyi şeyler yazacağı inancında. Bunun ilk koşulununsa, dilin, konuşma dilinden yararlanarak zenginleşmesi olduğunu dile getiriyor. (Dili, kurumların değil yazarların ve şairlerin zenginleştirebileceğine inanıyor.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder