24 Ocak 2014 Cuma

ARYA VE ROMANSLAR (NİNA BOZKURT – LÜDMİLA İLYINIH)

ARYA VE ROMANSLAR
NİNA BOZKURT – LÜDMİLA İLYINIH
23 OCAK 2014 CKM İSTANBUL



Caddebostan Kültür Merkezinde bir ücretsiz etkinlik daha. Bu sefer 120 kişilik küçük salonda. 1 hafta önceden davetiye dağıtılmış ve kalmamış ama Cemil-İsmet ve Ferda erken girip oturdukları için kimse kaldırmaya cesaret edemedi ve ikinci sıradan rahat bir şekilde dinledik.
Güzel sayılabilecek bir konserdi. Bach, Mozart, Scopen, Schuman, Bizet gibi bir çok ünlü besteciden seçilmiş güzel arya ve romanslardı.


Arya: opera eserinde, solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan şarkı. Üç bölümlü şarkı formundan oluşan eşlikli solo ses yazılmış sahne şarkısıdır. Aryalar opera ve oratoryo gibi sahne eserlerinde yer alan eserin akışında bulunan duygusal yükselişi destekler.


Romans : duygulu ve dokunaklı şiirden esinli parça başlık adı, çoğunlukla küçük şarkı (sözsüz).


22 Ocak 2014 Çarşamba

Bilinmeyen Bir Tanrıya - John Steinbeck

Bilinmeyen Bir Tanrıya - John Steinbeck
22 Ocak 2014 İstanbul


Topraklarının aileye yetmediğini düşünerek babasının karşı çıkmasına rağmen yeni topraklara giden ve oraya yerleşen, sonrasında babasının ölüm haberini aldığında bunu kabullenmekte zorlanıp babasının ruhunun tarladaki bir ulu ağaçta yaşadığına inanan ve onunla konuşan Joseph’in öyküsü.

Babasının ölümünden sonra kardeşleri de yanına geliyor ve uzun yıllar mutlu bir şekilde geçiyor. Kardeşi Joseph’in ağaca taptığını düşünerek ağaca zarar veriyor ve ağaç ölmeye başlıyor. Bundan sonra işler ters gitmeye başlıyor. Topraklardaki kuraklık yeniden başlayınca işler değişiyor ve herkes birer birer ayrılıyor. Sonunda Joseph yalnız kalıyor.

Kuraklık, canlıların yok oluşu uzun tasvirlerle anlatılıyor. Sonunda Joseph kendini kurban ediyor ve yağmurlar yeniden başlıyor.


17 Ocak 2014 Cuma

DÜNYANIN SONUNDAKİ DÜNYA – LUIS SEPULVEDA

DÜNYANIN SONUNDAKİ DÜNYA – LUIS SEPULVEDA
16 Ocak 2013 İstanbul


Green Peace (Yeşil Barış) ın savunucu yazar bu kitapta 'Moby Dick'i, okuduktan sonra balina avına katılan on altı yaşında bir yeniyetmenin öyküsünü anlatıyor.

Bir Japon balina gemisi, Patagonya'nın en güney ucunda tuhaf bir kaza yapıyor. Hamburg'da sürgün yaşayan Şilili bir gazeteci, bu konuda bir araştırmaya girişiyor ve bu sırada Antartika'nın ve yabanıl doğasının aşağı, sıradışı yalın insanlarıyla karşılaşıyor.

Dünyanın sonundaki Dünya tam anlamıyla bir çevre romanı, çevreci bir roman.



16 Ocak 2014 Perşembe

NAZIM HİKMET’İ ANMA GECESİ

NAZIM HİKMET’İ ANMA GECESİ
15 Ocak 2014 Kozyatağı Kültür Merkezi – Kadıköy

112.Doğum gününde büyük şair içim hem Beşiktaş hem Kadıköy Belediyesinin aynı saatlerde etkinliği vardı. Biz Cemil, İsmet ve Ben Kadıköy’dekini tercih ettik.
Zafer Diper’in sunumuyla ve şiirleriyle başlayan gece Afşar Timuçin’in Nazım’ı, sanatını ve şiirlerini anlatan bir konuşmasıyla başladı. Çok uzun olmayan ve güzel analizleri olan bir konuşmaydı. Nazım’ın neden dünya şairi olduğunu anlattı.

Sonrasında bir belgesel eşliğinde Zafer Diper’den şiirler dinledik. 2.Dünya Savaşı görüntüleri eşliğine Taranta BAbu’ya Mektuplar ve Kız Çocuğu en çarpıcılarıydı.

İkinci bölümde sahnede güzel bir Orkestra (Orkestra Nokta) ve Duygu vardı. Duygu Koç güzel bir sesi var ve Nazım Şiirlerinden besteleri seslendirdi. Çok güzel ve etkileyiciydi. Ceviz Ağacı, Yiğidim Aslanım, Karlı Kayın Ormanında, Kız Çocuğu ve finalde güzel günler göreceğiz çocuklar güneşli güzel günler göreceğiz vardı. Hep birlikte 3 kez bu parçayı söyledik. Umarım yakın gelecekte “Güneşli Güzel Günler Görürüz”.


HOŞGÖR KÖFTECİSİ - ORHAN VELİ

HOŞGÖR KÖFTECİSİ - ORHAN VELİ
15 Ocak 2014 İstanbul


Orhan Veli'yi sadece şair olarak bilirdim, olduğu gibi, içinden geldiği gibi, "garip" şiirler yazan bir şair. Ama Orhan Veli yalnızca şair değilmiş, öykü de yazmış zamanında. Bu az sayıda kısa öykülerini Hoşgör Köftecisi adlı ince bir kitapta toplamışlar.

Kitapta Orhan Veli'ye ait altı öykü var. Hepsi de şiirleri gibi hayatın içinden. Sıradan bir günden arda kalan küçük notlardan yazılmış izlenimi veren küçük öyküler. Kitabın sonunda çevirisini yaptığı minik bir aşk hikayesi ve kendisiyle yapılmış bir söyleşi de yer almakta.

Öykülerden güzel bir alıntı:

“Bu beş lirayla pekâlâ karnımı doyurabilir, ısınabilir, giyinebilir, dünyanın parasız olan bütün nimetlerinden faydalanabilirim. Gökyüzünün parlaklığı, denizin mavisi, ağaçların yeşili, toprağın sıcaklığı, suların sesi, havada uçan kuşlar, rüzgârın getirdiği çiçek kokuları….”

Orhan Veli sanatla edebiyatı birbirinden ayırdığını söyler. Şiiri sanata sokar, öyküyü ise roman ve tiyatro ile birlikte edebiyata. Orhan Veli, “Fikir sanatta yer alamıyor. Ama edebiyat fikre dayanıyor” diye açıklar edebiyatla sanatın farkını. “Bu itibarla edebiyatın halk kitlelerine bir şeyler söylemesi lazım. Okur- yazarları halka doğru götüren bir edebiyat isterim. Yani edebiyatın çoğunluğa hitap etmesini istiyorum. Çoğunluk okuyup anlamalıdır. Anlayabilmesi için de edebiyatta kendi meselelerinden bahsedilmesi lazım. Bugünkü dünyada, çoğunluğu fakir halk teşkil ediyor. Demek ki edebiyat da onların edebiyatı olacaktır.”
Bu tanımı burada bırakmaz Orhan Veli, öykü yazarının neler yapması gerektiğini de açıklar: “Kahramanını onun içinden seçecek, hayatını o hayatın içinden alacak ve ara sıra onun meselesinden bahsedecektir. Biz de bu telakkide (anlayışta) bir edebiyat üzerinde çalışanlar var.” Orhan Veli bu konuşmayı 1947 yılında yapmış. Ve bizim sonradan toplumsal gerçekçi ve toplumcu dediğimiz öyküleri yeterli bulmuyor. Bu konuda yazmaya başlayacakların daha iyi şeyler yazacağı inancında. Bunun ilk koşulununsa, dilin, konuşma dilinden yararlanarak zenginleşmesi olduğunu dile getiriyor. (Dili, kurumların değil yazarların ve şairlerin zenginleştirebileceğine inanıyor.)

14 Ocak 2014 Salı

SANATÇILAR PARKI VE NAZIM HİKMET ANITI

SANATÇILAR PARKI VE NAZIM HİKMET ANITI
14 Ocak 2014 Akatlar -İSTANBUL

Mehmet Aksoy'un ucube! lerinden birisi Beşiktaş-Akatlar'da Sanatçılar Parkında yarın açılacak.
Ben bir gün öncesinden gidip hem parkı hem de anıtı görmek istedim.
Öğlen yemeğinden elime krokiyi alarak yürüyüşe başladım. YAkın görülüyordu ama epeyce yol varmış. Önce Akatlar Kültür Merkezini buldum ve merkezi gezdim. Küçük ama güzel bir salonu ve resim galerisi var.
Oradan az ileride Sanatçılar parkı var. Güzel bir park, sanatçıların büstleri ve el izleri ayrı bir renk katmış. Yürüyüş yolu ve Sanatçı Kafe'si olan parkın üst girişinde, caddeden de görülebilecek bir yere konulmuş anıt muhteşem güzellikte.
Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un yaptığı yeni bir Nâzım Hikmet anıtı, şairin 112. doğum yıl dönümünde 15 Ocak 2014'de açılacak. Nâzım Hikmet Vakfının girişimleriyle gerçekleşen anıt “İki Kıtaya Nâzım Hikmet Köprüsü” adını taşıyor.

Sanatçı Mehmet Aksoy; Nâzım Hikmet Anıtı’nı, Asya ve Avrupa’yı birleştiren bir kültür köprüsü olarak tasarlamış. Anıtta yer alan Nâzım Hikmet’in başındaki boşluk İstanbul, İstanbul Boğazı ile tamamlanıyor ve Nâzım Hikmet İstanbul’la bütünleşiyor

https://plus.google.com/u/0/photos?tab=cq#photos/116748745170315433722/albums/5968750851356748209


SABAHATTİN ALİ’DEN HİKÂYELER DİNLETİSİ

Gece Kapladı Her Yeri
SABAHATTİN ALİ’DEN HİKÂYELER

13 Ocak 2014 20:00 İş Sanat - İstanbul

ATİLLA BİRKİYE metni düzenleyen SERDAR YALÇIN müzik yönetmeni ve piyano
MEHMET BİRKİYE sahneye uygulayan TİLBE SARAN, METİN BELGİN, BÜLENT EMİN YARAR, HAKAN GERÇEK hikâyeleri okuyanlar
DENİZ ERDOĞAN LİKOS mezzo-soprano SEDA SUBAŞI keman GÜRHAN ETEKE klarnet

Gece Kapladı Her Yeri adlı dinletide, Sabahattin Ali’nin “Hanenda Melek”, “Gramofon Avrat” ve “Hasanboğuldu” adlı hikâyeleri, Serdar Yalçın’ın besteleri eşliğinde ve eski bir radyo kayıt stüdyosunun canlandırıldığı sahne düzeninde şarkılarla birlikte seslendiriliyor.

Sabahattin Ali (1907-1948), modern hikâyemizin kurucularından ve toplumcu gerçekçi edebiyatın ilk temsilcilerindendir. Acımasız bir cinayete kurban gitmiş, bu cinayet hâlâ aydınlanmamıştır. Öldürülüşünün 66. yılında büyük yazarımızı saygıyla anıyoruz.

Bu etkinliğe gelirken bir hikaye okumasının nasıl olacağı konusunda merakım vardı, sıkıcı olur diye düşünüyordum. Ama hikayeler S.Ali’den olunca ve okuyan seslerde çok güçlü sesler olunca yanıldığımı anladım. Çok güzel 3 hikaye çok güzel kurgulanmış ve müziklerle renk katılmış bir dinleti oldu. Mezzo-soprano Deniz Erdoğan’ın güzel sesiyle katkısı da ayrı bir renk kattı.

İş Sanat’ın hem şiir dinletileri hem de bu hikaye okumaları burada kaldığım sürece kaçırılmayacaklar listemde yer alıyor.

İsmet, Cemil ve Ferda ile güzel etkinliklere gitmeye devam ediyoruz.

13 Ocak 2014 Pazartesi

Kardeşim Deniz Kardeşim Rüzgar - Jose Mauro de Vasconcelos

Kardeşim Deniz Kardeşim Rüzgar - Jose Mauro de Vasconcelos
10 Ocak 2014

Çingene soyundan gelen kimsesiz Chicao’nun öyküsü.
Chiao’nun hikayesini kitap boyunca yazarın muhteşem anlatımıyla adeta yaşıyorsunuz.
Chiao’nun kuraklık yüzünden göç ederken yaşadığı susuzluğu anlatışı bende kana kana su içme ihtiyacı hissettirdi.
Macao'daki tuz tarlalarını anlattıkça gözlerim kamaştı. Tuzdan tenim yanıyor hissettim.
Yazar romanda Radoça Limanında erkekleri aşkla bekleyen kadınları, yanık tenli ,çıplak ayaklı gemicileri adeta yaşatıyor.
Trajik sonda ise gözyaşlarını tutamıyorsun.

Şeker Portakalı adlı romanıyla ülkemizde yediden yetmişe herkesin sevgilisi olan Brezilaylı ünlü yazar Jose Mauro de Vasconcelos'dan bir roman daha. Romanın başkişisi, damarlarında Çingene kanı taşıyan yetim Chicao'dur. Brezilya'nın kıraçlarında büyüyen Chicao, rüzgarı ve denizi kardeşi bilir. Ateşli, güzel Joaninha'nın sevgilisi ve o kıyının en güçlü erkeği olur. Okuyunca siz de göreceksiniz, Vasconcelos, yine o her zamanki yalın, şiir dolu, sokulgan anlatımıyla, özsuyunu doğadan alan, sevgi ve özlem dolu, yaşamın içinden sürüp gelen bir roman daha yaratıyor. Bu romanda rüzgar canlanır, ışık ve müzik gereçlerinin, dans adımlarının ve yürek çarpıntılarının gürültüsüne dönüşür. Anlattığı toprakları ve o toprakların insanlarını çok iyi tanıyan Vasconcelos, o insanların duygularını, düşüncelerini, o topraklara bağlılıklarını ve o topraklardan kopuşlarını, büyük bir ustalıkla yansıtıyor.


9 Ocak 2014 Perşembe

TİMUR SELÇUK DİNLETİSİ 8 Ocak 2014

TİMUR SELÇUK DİNLETİSİ
8 Ocak 2014- CKM İstanbul
“MÜNİR NURETTİN SELÇUK ANISINA”


Timur Selçuk’un “Babamın Şarkıları, Benim Şarkılarım…” temasıyla verdiği Kadıköy Belediyesinin ücretsiz bir etkinliğiydi.
Bağdat Caddesi üzerinde bulunan CKM (Caddebostan Kültür Merkezi)’nin Büyük salonundaki konsere ilgide büyüktü. Birçok kişi ayakta, merdivenlerde ve sahne önünde izledi ve birçoğu da geri dönmek zorunda kaldı. Cemil ve İsmet bey erken gidebildikleri için Yaşar ile bana da yer ayırmışlardı ve bu yüzden güzel bir yerden ve oturarak bu güzel konseri dinleyebildik.
Başlangıçta ayakta kalanların ufak tefek protestolarına Kadıköy Belediye Başkanı yatıştırıcı cevaplar verdi ve konser başlayabildi. Timur Selçuk 70 yaşına gelmiş olmasına rağmen oldukça genç ve yakışıklı görülüyor.
İlk bölümde babası Münir Nurettin Selçuk’a ait sevilen Türk Müziği eserlerini kızı Hazal Selçuk ile birlikte seslendirdi. Her ikisinin de sesleri ve tarzları bu müziğe pek uymasa da güzel bir dinleti oldu. Timur Selçuk’un aralara serpiştirdiği espriler, kadınlara övgü ve erkeklere hakaretler, iktidara dokundurmalar ayrı bir renk kattı.
Hazal Selçuk bence babasını geçecek gibi görülüyor. Sesi ve yorumu oldukça güzel.
Diğer kızı Mercan Selçuk’da yer yer danslarıyla etkinliğe katıldı. O da başarılı bir bale sanatçısı olmuş.
İki kızıyla aynı sahneyi paylaşıp babası/dedeleri için yapılan anma gecesinde sahne almak çok güzel bir duygu olsa gerek.
Verilen arada yerimi kaptırırım korkusuyla kimse dışarı bile çıkmadı. İkinci bölümde artık Timur Selçuk kendi şarkılarını kızıyla okumaya başladı. Finalde İspanyol Meyhanesi vardı ve dans eşliğindeki bu gösteri muhteşemdi. Etkinlik 23:30’da tamamlandı ve aceleyle metroya yetişmek için koşturarak yola koyulduk.

Bu arada biraz da salondan bahsetmek gerekiyor. Mekan Bağdat Caddesinin üzerinde 4 katlı, oldukça modern bir yer. Belediyenin mekanlarının yanısıra sinemalar ve kafelerde var. İki küçük ve bir büyük salonda belediyenin etkinlikleri yapılıyor. Ankara'da bu ölçekte bir merkez maalesef yok. Sanırım kendi masraflarını da kiralardan karşılayan bir merkez. YAni belediyeye bir masrafı da yok hatta kar bile elde ediyordur. Salonlarda herşeyiyle oldukça güzel.


7 Ocak 2014 Salı

YILANI ÖLDÜRSELER - YAŞAR KEMAL

YILANI ÖLDÜRSELER - YAŞAR KEMAL
7 Ocak 2014 İstanbul


Aile onuru uğruna akrabaları ve köylülerin baskısıyla annesini öldürmek zorunda kalan Hasan’ın hikayesi. Anadolu'nun töre konusundaki bağnazlığını Yaşar Kemal çok güzel anlatmış.
Toplumsal cinnetin bir çocuğu katil olmaya sürüklemesinin romanı Yılanı Öldürseler kurban kavramına odaklanır. Dokuz yaşında işlediği cinayeti hiçbir zaman aklı almayacak, kabullenmeyecek ve anlamlandıramayacaktır Hasan.


6 Ocak 2014 Pazartesi

AĞRI DAĞI EFSANESİ – YAŞAR KEMAL

AĞRI DAĞI EFSANESİ – YAŞAR KEMAL
3 Ocak 2014


Sevdanın, korkunun, hırsın, şüphenin, efsanenin, zulmün romanı.

Kendi kızına bile her türlü kötülüğü yapabilecek bir Han’ın bir inat uğruna başlattığı ve korkudan dolayı geri adım attığı bir efsane. Ağrı dağının güzelliğini tam bir Yaşar Kemal tarzında hissedebiliyorsunuz. Aynı zamanda insanların sıcaklığını hissettiriyor usta yazar.

Geleneklerini Han’a karşı savunan iki aşığın hikayesi

Yaşar Kemal Ağrı Dağı Efsanesinde Halk Edebiyatından geniş ölçüde yararlanmıştır. Hikayede at, kutsal meşe ağacı, demirci gibi destansı; sofi, kervan şeyhi, paşanın kızını vermek için Ahmet ‘in dağın doruğuna çıkıp ateş yakması gibi hikaye ve masal motifleri yer almaktadır.


2 Ocak 2014 Perşembe

ANISH KAPOOR İSTANBUL’DA

ANISH KAPOOR İSTANBUL’DA
SABANCI MÜZESİ 28 Aralık 2013 Cumartesi


Dünyanın önde gelen Çağdaş Sanatçılarından İngiliz Anish Kapoor’un Türkiye’deki ilk sergisi gerçekten büyüleyici.
Tonlarca ağırlıktaki kaya ve mermer kütlelerini nasıl birer sanat eserine çevirdiğine hayran olmamak mümkün değil.
Nilüfer ile birlikte gidişimiz biraz yorucu ve uzun oldu ama her şeye değdi diyebilirim.


1954 Mumbai doğumlu olan Anish Kapoor, 1970’li yıllardan bu yana sanat eğitimi için gittiği İngiltere’de yaşıyor. Londra’da Hornsey College of Art ve Chelsea School of Art and Design’da sanat eğitimi goren sanatçı, bugün Kraliyet Akademisi üyesi ve Britanya İmparatorluk Nişanı sahibi. Kapoor, 1970’lerin sonunda ziyaret ettiği anavatanı Hindistan’da gördüğü boya pigmentlerinden etkilenerek yaptığı ‘pigment heykelleri’ ile dikkat çekti. 1980’lerden itibaren Yeni İngiliz Sanatı adı altında anılmaya başlayan ve Tony Cragg, Richard Deacon, Bill Woodrow gibi sanatçılardan oluşan grup içinde anıldı. 1990’da Venedik Bienali’nde, 1992’de Documenta’da İngiltere’yi temsil eden Kapoor, 1991 yılında aldığı Turner ödülü’yle İngiliz sanat ortamının önde gelen sanatçılarından biri haline geldi. 1990’lı yıllardan itibaren malzeme dağarcığını büyük ölçüde genişleten ve yeni endüstriyel teknolojilerin kullanımını gerektiren büyük boyutlu projelere yönelen Kapoor’un İngiltere’de gerçekleştirdiği en dikkat çekici işler arasında, 2002 yılında Unilever Serisi kapsamında Tate Modern’de gerçekleştirdiği “Marsyas” heykeliyle, 2012’de Londra Olimpiyatları sırasında gerçekleştirdiği Olimpiyat Kulesi “Arcelor Mittal Orbit” yer aldı.
1990’lardan 2000’li yıllara uzanan süreçte dünya çapında birçok sergi gerçekleştiren Anish Kapoor’un dikkat çeken büyük boyutlu projeleri arasında, Kunsthaus Bregenz’de 20 tonluk kırmızı vazelin ve mumdan oluşan heykeli “Benim Kırmızı Yurdum” (2003), Chicago’daki Millennium Park’ta 110 tonluk paslanmaz çelik heykeli “Bulut Geçit” (2004), Viyana’da Museum fur Angewandte Kunst’ta ve Londra’da Royal Academy’de “Köşeye Ateş Etmek” enstalasyonu (2009) ve Paris Grand Palais’de sergilediği “Leviathan” heykeli bulunur.