13 Şubat 2014 Perşembe

BAĞZI ŞEYLERE ÖYKÜLER”: 28 YAZARDAN GEZI PARKI ÖYKÜLERI


BAĞZI ŞEYLERE ÖYKÜLER”: 28 YAZARDAN GEZI PARKI ÖYKÜLERI
 Kadir Yüksel

13 Şubat 2013

Birbirinden güzel öykülerle Gezi direnişinin anlatıldığı bu kitabı okurken Ankara’da destek için yaptıklarımızı hatırladım. Şu anda bunun bedelini ödüyor olsam da, daha büyük bedel ödeyenlerini hatta gececik yaşta yaşamlarını yitirenleri düşündükçe üzülüyorum. Ama bedel ödemek bir yana bütün bu olaylara sessiz kalanları gördükçe onlar adına utanıyorum.

 

2013 yılı Mayıs ayının son günlerinde Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesimine, şehrin merkezinde kalan son yeşil alanların da betonlaşmasına karşı mücadele eden bir avuç insanın sesini önce tüm ülke sonra da dünya duydu. Birken bin, binken on binler yüz binler milyonlar oldular. ‘Kahrolsun bağzı şeyler’ diyerek şiddet içermeyen, benzersiz ve önemli bir kitle hareketine dönüştüler. Bu hareketi, bu sesi edebiyatçıların duymaması elbette beklenemezdi. Onlar da yaşananları öyküleştirdiler. Bunun neticesinde de, Kadir Yüksel’in hazırladığı, ‘28 Yazardan Gezi Parkı Öyküleri’ alt başlığıyla sunulan Bağzı Şeylere Öyküler isimli derleme kitap ortaya çıktı. Kadir Yüksel giriş yazısında, “Sokakta yazılan öykülere öykücülerin ses vermesi, el uzatmasıdır bu derleme. Ses vermenin, el tutmanın, sıcaklığı edebiyatın da sıcaklığıdır…” diyerek derlemenin amacını açıklamış ve asıl öyküyü sokaktaki gençlerin yazdığını da eklemiş

Gezi Direnişi” kuşkusuz, bu topraklarda yaşanmış en önemli toplumsal hareketlerden biridir. Mayıs ayının son günlerinde kıvılcımlanan, antidemokratik ve dayatmacı uygulamalarla felce uğratılmış bir toplumun üzerindeki ölü toprağını kaldıran direniş, siyasal ve toplumsal açıdan kimsenin tahmin edemeyeceği bir aşamaya ulaştı. Böyle bir sürece tarihsel olarak tanıklık edebilecek, yol gösterebilecek sanat yapıtlarının varlığı her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. 28 öykücünün kaleminden derlenen “Bağzı Şeylere Öyküler”, Gezi Direnişi’nin farklı boyutlarına odaklanmakla birlikte, sanatçının önünde açılan olanakların da göz ardı edilmemesi gerektiğini müjdeliyor. -

 

MENEKŞE’DEN ÖNCE - BAŞKA ÇARŞAMBA BELGESEL FİLM


BAŞKA SİNEMA – BAŞKA ÇARŞAMBA BELGESEL FİLM

MENEKŞE’DEN ÖNCE                  12 Şubat 2014 Metrocity

Yöneten : Soner Yalçın   Müzik : Fazıl Say

Gerçek görüntüler eşliğinde ve Fazıl Say’ın muhteşem müziğiyle tekrar o günlere geri döndük ve yaşanan vahşeti tekrar lanetledik.


2 Temmuz 1993’te, köktendinciler tarafından, aydın ve sanatçılara karşı gerçekleştirilen Sivas katliamında, 12 yaşındaki oğlu Koray’ı ve 15 yaşındaki kızı Menekşe’yi kaybeden Hüsne Kaya, hayata tutunabilmek için yine Menekşe adını verdiği bir evlat dünyaya getirir. Menekşe büyüyünce, hiç görmediği abla ve ağabeyini yakından tanımak, yaşananları öğrenmek ister. Menekşe’nin, yazar Lütfiye Aydın’ın, katliamı anlattığı kitabıyla başlayan bilgiye yolculuğu; katliamdan kurtulanları ve olayın tanıklarını tek tek ziyaret etmesiyle devam ederken, izleyiciyi de yaşanan vahşetle yüzleşmeye götürür.

10 Şubat 2014 Pazartesi

ARABA SEVDASI - RECAİZADE MAHMUT EKREM

Araba Sevdası Recaizade Mahmut Ekrem
10.02.2014


Kendi kültürüne yabancılaşmış bir gencin, Mirasyedi Bihruz Beyin hikayesi. Kitaptaki Fransızcalar nedeniyle okumakta hayli zorlandım.
Bihruz Beyin dünyası, okuduğu Batılı romantik şair ve yazarların etkisiyle inşa ettiği gerçek dışı bir dünyadır.
Romanda kendi öz değer yargılarından koparak bilinçsiz bir şekilde batılılaşmaya çalışan dejenere olmuş bir toplumu ve bu toplumun düştüğü traji komik durumu başarıyla işlenmiş.


YAZAR HAKKINDA Recaizade Mahmut EKREM; “Araba Sevdası” romanıyla Türk roman tarihimizde, romantizmden realizme geçen ilk romancımız ünvanını kazanır. Tanzimat edebiyatımızın en önemli şairleri ve yazarları arasındadır. İsatnbul’da Vaniköy’de doğdu (1 Mart 1847), Takvimhane Nazırı Recai Efendinin oğludur. İlk öğrenmini, zamanın bilim ve sanat adamlarından olan, babasından aldı. Beyzıt Rüştüyesi’nde Harbiye İdadisi’nde okudu. Hariciye nezareti Mektubi Kalemine memur olarak girdi (1862). Fransızcasını iyice geliştirdi. Namık Kemal’le tanıştı; eski şiirden vazgeçip Batı edebiyatına yöneldi. “Tasvir-i Efkar” gazetesine yazmıya başladı. Namık Kemal Avrupa’ya kaçarken gazatenin idaresini ona bıraktı (1867). Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu (1877); Mekteb-i Mülkiye’de, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) de edebiyat öğretmenliği yaptı (1880-1887) ve Maarif Nazırlığında bulundu (1908). Ayan Meclisi’ne (Senatoya) seçildikten bir süre sonra öldü (31 Ocak); vasiyeti üzerine, Küçüksu’da oğlu Nijad’ın yanına gömüldü (1914).
Reacaizade Mahmut Ekrem; şiir, eleştiri, hatıra, çeviri, inceleme, hikaye, roman, tiyatro alanında 25’i aşkın eser vermiştir. En tanınmışları: Afife Anjelik (piyes, 1870); Yadigar-ı Şebap (Gençlik Hatırası, şiirler, 1872); Atala (çeviri roman, 1872); Vuslat-yahut-süreksiz Sevinç (piyes, 1875); Talim-I Edebiyat (edebiyat bilgileri, 1879); Zemzeme (şiirler, 3 cilt, 1882-85); Takdir-i “Elhan” (eleştiri, 1886); Muhsin Bey (hikaye, 1890); Pejmürde (şiirler, 1893); Şemsa (hikaye, 1893); Araba Sevdası (roman, 1896); Nijat Ekrem (mensur, manzum şiirler, anılar, 1911); Çok Bilen Çok Yanılır (piyes, 1914).


SEN DE GİTME TRİYANDAFİLİS - AYLA KUTLU



Sen De Gitme Triyandafilis Ayla Kutlu
31 Ocak 2014



"Sen de Gitme Triyandafilis", düşsel güzelliklerle kurulmuş dokuz öyküyü içeriyor. Çoğunlukla kadınları konu alan öykülerini sunuyor yazar. Öykülerin hepsi şimdi de yaşanan öykülerden. Zaman ilerliyor ama değişen bir şey yok. Töre ve namus cinayetleri, kadına şiddet her zaman vardı ve var olmaya devam ediyor. Acaba neden?




5 Şubat 2014 Çarşamba


KIRIK ÇEMBER  
   Başka Sinema – Beyoğlu Pera Sineması
Yönetmen : Felix Van Groeningen      Oyuncular : Johan Heldenbergh, Veerle Baetens, Nell CAttrysse
4 Şubat 2014 21:30  İstanbul

Birbirine zıt iki karakterin birbirlerine ilk görüşte aşık olmasının hikayesi. Yani Elise ve Didier’nin hikayesi.
Didier içine dönük, yalnız ve romantik bir ateist. Aynı zamanda müzisyen Banjo çalıyor. , Elise ise konuşkan, çılgın, hakikati tercih eden bir dindar. Dövmecilik yapıyor ve  her yanında dövmeler var. ( İnanç ve dövme ?????)

Kızları, ölümcül bir hastalığa yakalanıyor ve çember işte o zaman kırılıyor, çiftin rüya gibi ilişkileri yaralayıcı bir testten geçiyor.
Film boyunca İlişkinin farklı dönemlerine gidip geliyoruz.

Tam benim hayalimi kurduğum bir çiftlik evinde geçiyor.
Müzikler çok çok iyi. Müzikler Country müziğin alt türü olan bluegrass (banjo ve keman kullanımıyla farklılaşıyormuş) türüymüş.

Finaldeki veda sahnesi ise çıkışta gözlerin nemlenmesinin en önemli nedeni olsa gerek.
Ana temalardan birisi : Kontrolünüzü kaybettiğinizde kendinize ve sevdiklerinize zarar verirsiniz…

 Bir Görüş:
Kırık Çember’in hikayesi karakter çatışmasına uygun zemin oluşturacak şekilde yazılmış. Kızlarının kansere yakalanması Didier ve Elise’in mutlu giden birlikteliklerinin üzerine bir karabasan gibi çöküp ikisini de yıpratıyor. Ancak, umutla kenetlenen karakterlerimizi daha zor günler bekliyor. Bir noktadan sonra birbirlerini suçlamaya başlıyorlar ama Didier’in ateist, Elise’in inançlı olması bu ilişkiyi çıkmaza sokuyor. Tanıştıklarında Elise’e Amerika hayranlığından, Amerikan Rüyası’ndan bahseden Didier, gün gelip de çocuklarının iyileşmesinin önüne ket vuranın muhafazakar düşünce yapısının ve dolayısıyla da Amerika’nın olduğunu fark ettiğinde haklı olarak isyan ediyor. Didier’in filmin son bölümüne denk gelen ve kendisi için bir tür boşalma anlamına da gelen etkileyici tiradı, frenleri patlayıp yokuş aşağı giden bir aracı anımsatıyor. Kontrolünüzü kaybettiğinizde kendinize ve sevdiklerinize zarar verirsiniz…

Yönetmen Groeningen, Didier karakteri üzerinden az önce bahsettiğimiz düşünce yapısını eleştirme fırsatını iyi değerlendiriyor. Hikayeye yedirilen Amerikan hayranı bir karakter, 11 Eylül saldırısına yapılan atıf ve aile için umutların yitirilişinde yapılan Amerika vurgusu, ana hikayeyi besleyen unsurlar diyebiliriz. Groeningen, hayat ve ölüm üzerine düşündüren bir dramla kariyerinde önemli bir adım daha atıyor. Duygu sömürüsüne kaçmadan meselesini anlatmabilmesiyle de takdirimizi kazanyor.