3 Ekim 2012 Çarşamba

Kalecik'te bir gün

KALECİKTE BİR GÜN
Fatih Fethi Aksoy – 29 Eylül 2012 Cumartesi
               Nisan ayında, davetli olarak katıldığımız “Kalecikte Kırsal Turizmin Gelişmesine Destek Projesi Talep Çalıştayı” için bu şirin ilçeyi bize gezdirirlerken yakın gelecekte buraya bir gezi yapmayı aklıma koymuştum. Çalıştay ve o gezi boyunca bunun planlarını yaptım. Araya yaz tatili girdiği için, biraz gecikmeli de olsa, Eylül sonunda bu geziyi gerçekleştirdik. 
               Çiğdemim Derneği olarak Ankara’yı ve yakın çevresini tanıtmak ve mahalle sakinlerini birlikte buralara götürmek amacıyla Beypazarı, Nallıhan ve Ankara Kent içi gezilerini defalarca yaptığımız için Kalecik gezisine de talep olacağını tahmin ediyorduk ama talep tahminimizden çok olunca geziyi hem cumartesi hem de Pazar günleri yaparak 85 komşumuzla Kalecik gezimizi gerçekleştirdik.
Ankara’ya 70 km mesafede olan ve Ankara’nın kenarından nehir geçen tek ilçesi Kalecik gezimiz sabah 8’de başladı. 1,5 saate yaklaşan bir otobüs yolculuğu sonrası, TOKİ konutlarının arasından yükselen kalesini görerek Kalecik’e girdik. İstasyon caddesini geçerek şehrin çıkışında Tansu Çiller Parkının içinde bulunan Belediye Konuk Evi’ne geldik. Burada güzel bir kahvaltıyla gezimize başladık. Yöreye özgü cevizli çörek ve kıymalı Kasnak Böreği kahvaltının özel lezzetleriydi.
Bu arada bize yerel anlatımlarda bulunacak olan Kalecik MYO sekreteri Fahri beyle tanıştık. Bütün gün bizimle olan ve bizleri bilgilendiren Fahri bey maalesef ertesi günkü gezimize katılamadı. Pazar sabahı diğer grupla buluşmaya gelirken bir saldırıya uğradığını ve 4 kurşunla öldürüldüğünü öğrendik. Aralarındaki bir husumetten dolayı tartıştığı birisi tarafından öldürülmüş. Bu donanımlı, güleryüzlü, bilgili bir Kalecik sevdalısının bu şekilde  kaybedilmesi çok üzücü.
Kahvaltının ardından Kalecik Kalesine doğru yola çıktık. Otobüsümüzün gidebileceği noktaya kadar gidip, kalan yolu yürüyerek kaleye çıktık. Yoldaki çeşmede tokmakla döverek yün yıkayan kadınlarla sohbet edip fotoğraf çektirdik. Kalede Atatürk’ün elinde şapkalı taştan dev heykeli bizi büyüledi. Burada ilçenin tarihçesi ve kale hakkında bilgiler aldık. Kalecik Kalesinin Romalılar devrinde Bursa Tekfuru tarafından kızına çeyiz olarak yaptırıldığını ve adının “Meşran” diye anıldığını, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde bundan bahsettiğini öğrendik. Kaleden şehir merkezine gizli tünel olduğunu ancak henüz bulunup, açılamadığını söylediler.
Kale Camisi çok küçük ama şirin bir cami. Ahşap işçiliği dikkat çekiciydi. Kaleden merkeze doğru yürüyerek indik. Yol üzerinde bulunan Tabakhane Camisi ise nispeten daha büyük, taş işçiliğiyle yapılmış, içerisindeki süslemeler oldukça güzel bir mahalle camisi. Eski Ermeni mahallesi olduğu söylenen mahalleyi geçip merkeze indik. Bu mahallede bulunan evler bir restorasyonla ilgi çekici bir duruma gelebilirler. Şehir merkezinde tekrar otobüsümüze binerek Kızılırmak üzerinde bulunan ve halk arasında 7 gözlü olarak da bilinen Develioğlu Köprüsüne doğru yola çıktık. Bizanslılar döneminde yapıldığı tahmin edilen köprünün, Kızılırmak’ın azgın sularıyla baş edebilmesi için yapılan dalgakıranları ve köprünün kitabesini de gördükten sonra buradan ayrıldık. Yol üzerinde belediye tarafından düzenlenen İncirlik Mesire alanına uğradık. Kızılırmak’ın azgın sularıyla bütünleşen bu alan biraz daha düzenlenirse önemli bir işlevi yerine getirebilir. Yapımları devam eden HES’ler bitince burası balık tutulabilecek bir gölet halini alacakmış. Belediye
Develioğlu Köprüsü ( 7 gözlü )
şimdiden buraya balık tutmak için yerler hazırlamış.
İncirlik mesire alanından çıkıp tekrar ilçe merkezine geldik. İlçe meydanında Atatürk büstünün önünde yaşlı bir amcayla sohbetimiz sırasında Belediye Başkanı Nevzat Şahin yanımıza gelerek bizlere hoşgeldiniz dedi ve bir süre sohbet ettik. Daha sonra yemekte de bize katıldı ve hem ilçe hakkında bilgiler verdi hem de sorunlarını anlattı. İlçesi için güzel şeyler yapamaya çalışan, güzel düşünceleri olan ama yeteri kadar devlet desteği alamadığı için eli kolu bağlı durumdaki belediye başkanlarından birisi. Ama gerek Büyükşehir Belediyesiyle gerekse de hükümetle kavgalı olmamaya özen gösteren, gelen hiçbir yatırımı geri çevirmemeye çalışan gerçek bir Kalecik sevdalısı.
Kalecik meydanındaki taş bina eskiden Hükümet Konağı olarak kullanılmış şimdi ise Adalet Sarayı olarak hizmet veriyor. Gene şehir merkezinde bulunan taş binalardan birisi Kaymakamlık Lojmanı olarak kullanılırken diğeri de Jandarma tarafından kullanılıyor.
Şehir merkezindeki bu gezinin ardından yemeğimizi yiyeceğimiz Karahan Konağı’na geldik. Konak Mimar-Mühendis Vural Karahan tarafından 1922 yılında satın alınıp değişik bir mimari uygulamayla restore edilmiş. Konağın temelini kazdırıp binayı askıya alan Karahan daha sonra eski temelin altına yeni bir temel attırarak restorasyonu gerçekleştirmiş ve kazandığı yeni bölümü de müze haline getirmiş. Kalecikle ilgili her türlü tarihi bilgi, doküman ve eşyaya yer verdiği bu müzeyle Türkiye’de kendine ait özel müzesi bulunan 7 kişiden birisi olmuş. Müzede en ilgi çekici ayrıntı Atatürk’ün elinde şapkasıyla çekilmiş ilk fotoğrafı olduğu iddida edilen fotoğraftı. Atatürk 23 ağustos 1925’te şapka inkılabı için Kastamonu’ya giderken  Kalecik’e uğramış ve ilk defa şapkayı burada giymiş. Bu ziyaret sırasında konuk olduğu ve kahve içtiği eve de gittik ancak içeri giremediğimiz gibi çevrede de bu yönde bir işaret göremedik. Yemek sırasında konuştuğumuz ve bu durumu sorduğumuz Belediye Başkanı Nevzat Şahin binanın kamulaştırmasının yapılmasını beklediklerini bunu yaptıklarında hem evi hem de çevreyi düzenleyeceklerini söyledi. Ayrıca evin kapısındaki plaket ve fotoğrafı da belediyede korumaya aldıklarını çalışmalar sonunda yerlerine asacaklarını söyledi. O evi düzenleyip bahçesinde de kahve içilebilecek bir mekan yapsalar oldukça ilgi çekeceğine eminim. Müzedeki bir diğer fotoğrafta Kalecik Tayyaresi’nin fotoğrafıydı. 1928 yılında,Atatürk’ün işaretiye açılan “Türk Hava Kuvvetlerini kalkındırma kampanyası” çerçevesinde Kalecikliler, bir çok ilin yapamadığını yapıp, topladıkları paralarla bir uçak satın almışlar ve Türk Hava Kuvvetlerine teslim etmişler.
Karahan Konağının müze bölümünü gezip üst kata çıktık. Bahçede hazırlanan masalarda Toyga Çorbası, Haşlama, Pilav ve baklava’dan oluşan menümüzle yemeğimizi yedik. Bu esnada konağın sahibi ve eşiyle de sohbet imkanı bulduk. Vural bey İstanbul’da mimarlık yapan ama zamanının büyük bölümünü Kalecik’te geçiren bir Kalecik sevdalısı. Eşi de konağın restoran bölümüyle ilgileniyor. Konakta Vural beyin kendi yaptığı taş üzerine resimleri herkesin ilgisini çekti. Çeşitli temalarda gruplandırdığı bu çalışmayı Ankara ve İstanbul’da sergilemeyi planlıyor. Ayrıca Kalecik Karası asmasının köklerinden yaptığı hayvan figürleri de ilgi çekiciydi.
Yemek ve konak ziyaretinin ardından bölgenin en önemli kaynağı olan Kalecik Karası üzümünün şaraba dönüşüm hikayesini dinlemek ve şarap fabrikasını görmek için yola çıktık. Kalvi Şarapçılığın fabrikasına giderek burada üzümün şaraba dönüşüm hikayesini dinledik. Anlatılanları tesiste yerinde gördük. Üretilen şarapları tatma ve alışveriş imkanımızda oldu. 2004 Kalecik Karası benim açımdan Kalvi’nin en başarılı üretimi sayılabilir.
Kalecik sınırları içerisinde yaklaşık 10 şarap fabrikası olmasına rağmen ilçe merkezinde sadece Vinis Şarapçılığın satış mağazası var. Fabrikaların hepsine gitme imkanı olmayınca sadece bu iki markayla yetinmek zorunda kaldık.
Güzel bir haftasonunu yakın çevrede gezerek geçirmek isteyenler Kalecik alternatifini de mutlaka değerlendirmeli.
 Kalecik Kalesi
 İlçe meydanı Atatürk Anıtı
 Kalecik Kalesi
 Kalvi Şarapçılık
 Kalecik Kalesi
 Kaledeki evlerden birinin kapısı
 Tabakhane camisi
 Üzüm ezen kadın heykeli
 Kale yolunda çeşmede yün döcen kadınlar
 Eski Hükümet Konağı - Şimdi Adalet Sarayı
 Kalvi'de şarap tadımı
 7 Gözlü Develioğlu Köprüsü
 Kale inişinde Ermeni mahallesi
                                                            Tabakhane camisi